26 Ocak 2011 Çarşamba

OSMANLI SARAYINDA KADINLAR SALTANATI!..

Muhtelif vesilelerle kaydettiğimiz gibi, Devlet-i Aliyye'de inhitat, Kanuni Sultan Süleyman devrinde başlamış ve bu çöküntünün çeşitli tezahürlerinden biri de, kadınların kınalı parmaklarım devlet işlerine sokabilmeleri olmuştur!..

Hurrem SultanYavuz Sultan Selim Han'ın eşi ve Kanuni'nin anası Hafsa -Hatun'un vefatına dek saraydaki kadınlar katiyyen siyasi işlere karışmazlarken, Hafsa Valide Sultanın 19 Mart 1534 Perşembe günkü vefatından sonra Kanuni'nin gözdesi Hurrem Sultan, Harem-ı Hümayunda hakimiyyet tesisine muvaffak olmuş ve zamanla bu hakimiyyetini pek ilerilere götürerek nice mel'anetleriyle saraydaki kadınlar saltanatının kurucusu olmuştur!..

Kapkara şahsiyyetine aşağıda temas edeceğimiz Hurrem Sultan'ın kurduğu bu, saraydaki kadınlar saltanatı, İkinci Selim (Sarı Selim)in karısı ve Üçüncü Murad'ın anası Nur - Banü Sultan'la devam etmiş. Nur - Banü Sultan'ı ise Üçüncü Mehmed'ın anası Safiye Sultan, Birinci Ahmed'in karısı Mahpeyker Kösem Sultan, Dördüncü Mehmed (Avcı Sultan Mehmed)in anası Turhan Hatice Sultan takip etmiş ve bunlar arasında diğerlerine nisbeten devlete en az zararı dokunan Turhan Hatice Sultan olmuştur.

Hafsa Valide - Sultanın vefatı, Kanuni'nin saltanatının on-dördüncü yılına rastlar. Kanuni o günlerde otuz dokuz yaşındadır ve Mustafa, Mehmed, Cihangir, Selim, Bayezİd adlı beş erkek evlad ile Mihrimah isminde bir kız çocuğuna sahiptir. Bu altı evlad arasında yalnız Şehzade Mustafa Kanuni'nin ilk gözdesi Gülbahar-Hatun'dan; diğerleri ise Hurrem Sultandan doğmuşlardır.

Kanuni Sultan Süleyman'a böyle birbiri peşi sıra beş evlad veren Hurrem Sultan, Batıda "Roxelane" diye anılır. Kendisi aslen Polonyalı/Leh olup, Rutenya şehrinde doğmuştur. Bir piskoposun kızıdır. Kırım Türklerinin Dniester üzerine yaptıkları bir akında esir edilmiştir. Takriben 1506 yılında doğmuş (ki bu durumda Kanuniden onbir yaş küçüktür) ve dokuz yaşında esir alınıp birkaç yıl Kırım sarayında tahsil ve terbiye gördükten sonra İstanbul'a gönderilmiştir.

Harem-i Hümayün'da "Hurrem" adını alan ve cülüsunun ilk aylarında Kanuni'ye takdim edilen bu kadın. Hafsa Valide - Sultan'ın vefatına kadar siyasi işlere karışmamış, Hafsa - Hatun'un oğlu üzerindeki büyük nüfuzu Hurrem Sultanın mel'anetlerine mani olmuş ve -yukarıda kaydettiğimiz gibi- Hafsa Valide -Sultan'ın vefatını müteakip Hurrem Sultan marifetiyle Osmanlı Sarayında kadınlar saltanatı başlamıştır!..

Hurrem Sultan'ın gayesi, Fatih'in, Yavuz'un yadigarı Muhteşem İmparatorluğumuz başına Kanuni'nin ölümünü müteakip kendi oğullarından birini geçirmek ve böylece mel'anetlerini yürütebilmekti!.. Bu gaye uğruna Kanuni'nin ilk gözdesi Gülbahar Hatun'u, oğlu Veliahd Şehzade Mustafa'nın bulunduğu Manisa'ya göndertmiş ve türlü entrika ile yegane kızı Mihrimah Sultan'ı Hırvat Rüstem Paşa'ya verdirip, bu adamı kendisine damad edindikten sonra, yine nice melanetle Hırvat Rüstem Paşa'yı Vezaret-i-uzma makamına getirtmiş ve mel'anetlerine bu damad paşayı alet etmiştir!..

Kirli şahsiyyetine zaman zaman temas ettiğimiz Hırvat Rüstem Paşa, tarihimize "vazı'-ı irtişa" ve "mücid-i bünyan-ı rüşvet" ünvanlariyle geçmiş ve Kanuni'nin yiğid evladı Veliahd - Şehzade Mustafa'nın katlini Hurrem Sultanın emriyle bu Rüstem Paşa hazırlamıştır!.. Daha evvel bütün teferruatiyle incelediğimiz

Veliahd - Şehzade Mustafa'nın katlini müteakip Kanuni'nin gayretiyle linç edilmekten kurtulan Hırvat Rüstem Paşa, Vezaret-i-uzma makamından uzaklaştırılmış, fakat ne kadar acıdır ki, bu adam iki yıl sonra yine Hurrem Sultanın melanetiyle ikinci defa Vezir-i-a'zam olabilmiş ve Hurrem Sultan damadını Vezaret-i-uzma makamına getirebilmek için Tımışvar fatihi meşhur Kara Ahmed Paşa'nın başını yemiştir?..

Hurrem Sultan mel'anetlerinde yalnız damadı Hırvat Rüstem Paşa'yı değil, kızı Mihrimah Sultan'ı da kullanmış ve 1558 yılındaki ölümüne kadar bir çeyrek asra yakın her arzusunu Kanuni'ye kabul ettirmesini bilmiştir?.. Kanuni'nin böylece kadınların devlet işlerine müdahalelerine göz yumması Devlet-i Aliyye'de inhitatı kolaylaştırmış ve Lehistan Kralına gönderdiği mektuplarda. Krala "kardeşim" diye hitap edecek derecede Osmanlı olan (!!!) Hurrem Sultanın her isteğinin Kanuni tarafından kabul edilmesi. Avrupalının "Muhteşem Süleyman" diye andığı Kanuni'nin ihtişamına gölge düşürmüştür?..

Nur Banu SultanKanuni Sultan Süleyman devrinde Hurrem Sultan eliyle kurulan saraydaki kadınlar saltanatı İkinci Selim devrinde, bir Yahudi dönmesi olan Nür-Banü Sultanca devam etmiş ve Yahudinin Sarayı hulülünü bu kadın temin etmiştir.'.. İkinci Selim devrinin meşhur serserisi Salamon oğlu Yasef Nassi, Nür-Banü Sultan sayesinde saraya devama başlamış ve iddia edildiğine göre banka açacak derecede zengin olan bu serseri, Nakşa Dukalığını elde etmiş, daha sonraları da Sarayın mali işlerini ele geçirmeğe muvaffak olmuştur!..

Nur-Banü Sultanın Harem'de tesisine muvaffak olduğu kadınlar partisine Sokollu Mehmed Paşa'nın karısı Esma - Han Sultan da katılmış ve Sokollu. bir taraftan Yeniçeri Ocağı'na. diğer taraftan kansının da dahil olduğu bu kadınlar partisine dayanarak saltanat sürebilmiştir!... Bu kadınlar partisi, İkinci Selim ve Üçüncü Murad'ın saltanatının ilk yıllarında öylesine nüfuz sahibidir ki, Üçüncü Murad, Sokollu'yu hiç sevmediği halde, kadınlar partisinin mel'anetlerinden çekinerek Sokollu'yu azl'edemeyip onu başka birine öldürterek, Sokollu Mehmed Paşa denilen "Devleştirilmiş Cüce-nin saltanatına son vermiştir.

Nür-Banü Sultan, hakimiyyetini kocası İkinci Selim devrinde olduğu gibi. oğlu Üçüncü Murad'ın saltanatı yıllarında da Valide - Sultan olarak yürütmek istemişse de. bu hakimiyete Üçüncü Murad'ın karısı Safiye Sultan karşı çıkmış ve Valide- Sultanca gelini arasında başlayan bu rekabet yıllar boyu devam edip, neticede Safiye Sultanın zaferiyle neticelenmiştir.

Safiye SultanSafiye SultanVenedikli olup, Baffo ailesine mensuptur. Babasının Kortu Valiliği sırasında korsanlar tarafından esir edilip Saraya takdim edilen bu Venedikli, Şehzade Murad'a verilmiş ve kocasının cülüsunu müteakip Nür-Banü Valide - Sultanın Harem-i Hümayün'ndaki hakimiyyetini kırarak. kocasının ve oğlu Üçüncü Mehmed'İn saltanatı boyunca nice karanlık işlerde boy göstermiştir!..

Yahudinin saraya hulülünü temin eden Nur Banü Sultanın saray dışındaki işlerinde kullandığı Esther Kira adlı Yahudi karısı, bilahare Safiye Sultanın yıldızının parlaması üzerine onun emrine girmiş ve o devirde Yahudinin mali meselelerdeki kirli işleri had safhayı bulmuştur1.. Haremdeki kadınlar saltanatından kuvvet alan ve bu kuvvetle siyasi işlere burunlarım sokup bu yolda rüşvet almasını da beceren Yahudiler arasında Esther Kira servet sahibi olmuş, melanetini pek ilerilere götürüp devletin parasıyle oynayacak derecede cür'etini arttırmış ve neticede değeri noksan bu paralar asker eline geçince linç edilmiştir!.. Bu Esther Kira adlı Yahudi karısının mel'anetlerini yürütebilmek için güya Müslüman olup, Fatma adını alması tarihimizin ibretamiz olaylarından biridir!..

Safiye Sultanın, kocası Üçüncü Murad ve oğlu Üçüncü Mehmed devirlerindeki hakimiyyeti, Hurrem Sultanın saltanatını gölgede bırakmış ve saraydaki kadınlar saltanatı, daha sonraki yıllarda Sultan Birinci Ahmed'in karısı Mahpeyker Kösem Sultan'la devam edip bu kadının pek kanlı ve karanlık işleri Devlet-i Aliyye'ye çok pahalıya mal olmuştur!..

Kösem SultanKocası Birinci Ahmed, oğulları Dördüncü Murad ve Sultan İbrahim'le torunu Dördüncü Mehmed devirlerinde elli yıla yakın kınalı parmaklarını devlet işlerine sokmasını becerebilen buMahpeyker Kösem Sultan, bir Rum papazının kızıdır. Adının Anastasya veya Nasya olduğundan bahsedilen bu Rum kızı, küçük yaşta yetim kalıp Bosna Beylerbeyi tarafından Sarava takdim edilmiş, Haremdeki tahsil ve terbiyesini müteakip, Üçüncü Mehmed'in oğlu Birinci Ahmed'e haseki olmuş ve Birinci Ahmed'in 21 Aralık 1603 Pazar günkü cülüsundan hemen yirmi gün sonra Venedikli Safiye - Sultanın Topkapı Sarayı'ndan şimdiki Ünivesite Merkez binasının bulunduğu yerdeki Eski-Saray'a naklini (ki saltanat değişikliklerinde bu nakil adettir) müteakip Harem-i Hümayüna hakim olmuş, böylece Safiye Valide-Sultanın mel'anetleri son bulurken, Kösem Sultanın korkunç İcraatı başlamıştır!..

Mahpeyker Kösem Sultanın korkunç icraatı üzerinde dikkatle durulmalı, bu Rum dönmesi kadının Saraydaki hakimiyyetiyle devlet İşlerine müdahalesinin nelere mal olduğu İyice tedkik edilmelidir. Gerçek tarih tedkik edildiğinde görülecektir ki, Sultan Birinci Ahmed'in vefatında Yeniçeri zorbalarına dayanarak kanun-ı kadime mugayir bir bid'at ile veraset usulünü değiştirip, şer'an saltanat ve hilafeti caiz olmayan Birinci Mustafa'yı taht'da çıkartan bu Kösem Sultanıdır!.. Bilahare akli muvazenesizliği dolayısıyle hal' edilen Birinci Mustafa'nın yerine ikinci Osman (Genç Osman) hakkı olan saltanatı elde etmişse de, Genç Osman, Kösem Sultan'dan değil, Mahfirüze Sultan'dan doğduğundan, Kösem Sultan, kendi oğullarından Dördüncü Murad'a taht yolunu açabilmek için nice oyunlarla Genç Osman'ın başını yemiş, tarihimize Haile-i Osmaniyye- diye geçen meşhur vak'a ile Genç Osman'ın katlini gerçekleştirmiştir!..

Genç Osman'ın şehadetini müteakip yine Yeniçeri zorbaları marifetiyle Birinci Mustafa'yı ikinci defa tahta çıkartan, böylece oğlu Dördüncü Murad'ın cülusu için vakit kazanan Kösem Sultan, 10 Eylül 1623'de Dördüncü Murad'ın taht'a çıkmasiyle Valide - Sultan payesini kazanıp saltanat naibesi olmuştur!.. Sultan Dördüncü Murad Han'ın saltanatının ilk sekiz sene, sekiz ay, yirmi sekiz günü, anası Kösem Sultanın saltanat naibeliğiyle geçmiş ve bu müddet içinde Devlet-İ Aliyye'nin İşleri Kösem Sultan'la avanesi elinde kalmıştır!.. 1632 yılının 11 Mart Cuma günü patlak veren bir isyanı bastıran Dördüncü Murad, bu tarihte anasının vesayetinden de kurtulmuş ve Sultan Dördüncü Murad Han, tarihimizdeki mühim ve kıymetli icraatını saltanatının bu ikinci devresinde gerçekleştirmiştir!..

Dördüncü Murad'ın vefatını müteakip, Sultan ibrahim taht'da çıkmış ve Kösem Sultan bu oğlunun saltanatında tekrar siyaset sahasına atılarak mel'anetlerini devam ettirmiştir!.. Tarihimize yanlış olarak "deli" diye geçen Sultan İbrahim'in sekizbuçuk sene kadar devam eden saltanatında devlet idaresine hakim olan Kösem Sultan, bu oğlunun hal'i ile torunu Dördüncü Mehmed'In cülüsunda da rol oynamış ve yedi yaşının içinde tahtda çıkan torunu devrinde de saltanat naibeliği yapmıştır. Ancak, Dördüncü Mehmed devrinde Padişahın anası Turhan Hatice Sultanla Kösem Sultan arasındaki mücadele Turhan Hatice Sultanın galibiyetiyle neticelenmiş ve mel'anetleri başlı başına bir tedkik mevzuu olan Kösem Sultan, 1651 yılının 2/3 Eylül Cumartesi/Pazar gecesi, Turhan Hatice Sultanın taraftarlarından Baş-Lala Uzun Süleyman Ağa tarafından bir perde ipiyle boğulmuş, böylece Kösem Sultanın ve onun dayandığı Yeniçeri zorbalarının hakimiyyeti sona ermiştir!..

Kösem Sultanın öldürülmesinden sonra Turhan Hatice Sultan saltanat naibesi olmuştur. Ki, baştarafta kaydettiğimiz gibi, bu Valide-Sultanın devlete zararı -diğerlerine nisbeten- daha azdır.

Osmanlı Sarayındaki kadınlar saltanatının kurucusu Hurrem Sultan, onu takip eden Nur-Banü Sultan, Safiye Sultan. Mahpeyker Kösem Sultan gibi kadınlar, nice melanetleriyle Devlet-i Aliyye'nin inhitatını kolaylaştırmışlar, fakat bu melanetleri yanı sıra bazı hayrat da bırakmışlardır. Bu kadınların yaptırdıkları cami, medrese, çeşme, darü'ş-şifa, hamam vesaire gibi hayratın mühim bir kısmı bugün ayaktadır. Ancak, bunlara aldanmamalı, kınalı parmaklarım devlet işlerine sokan bu kadınların bütün hata ve sevablarının muhasebesi yapılarak hükme varılmalıdır!..

Mustafa Müftüoğlu Hocamızın "Yalan Söyleyen Tarih Utansın" isimli eserinden alınmıştır.


Hiç yorum yok: